19 Eylül 2014 Cuma

Nefsin Kusurları Nelerdir ?

Aziz Müslüman! İyi bil ki, Cenabı Hak bir kuluna hayır murad ederse (ki bu da o kulun Allaha karşı yaklaşma niyeti varsa, O'nun yolunda, iyi bir mü 'min olmaya çalışır ve mücahede etmeye uğraşırsa öyle olur) nefsinin ayıplarını gösterir; kötü huylarını kendisine bildirir. Akıllı bir mü'min kendisini iyice yoklarsa, hal ve hareketine iyice dikkat ederse nefsinin ayıplarını görmekte güçlük çekmez. Kötü huyları ve noksanları kendisine gizli kalmaz. İnsan, nefsinin ayıplarını, kendi kusurlarını anlarsa, çaresine bakar; ilacını kullanır, o kötü huylardan kurtulmaya çalışır. Fakat ne yazık ki, insanların çoğu kendi ayıplarını bilemiyor ve noksanlarını iyice idrak edemiyorlar. Bazıları ise, yaptıkları kötülükleri, ahlaksızlıkları iyi diyerek yapıyorlar ve başkalarının en küçük bir ayıbını gördükleri halde, kendilerinin en büyük ve en çirkin nice ayıplarını görmüyorlar veya göremiyorlar.

Bunda da, muhakkak nefis ve şeytanın büyük rolü vardır.



İnsana kendisini beğendirip, koyu bir «ucup = kendisini iyi ve hayırlı görme» haleti ruhiyesi ile gezdirir. Kendi ayıplarını ve noksanlarını gözünden gizler, kötülüklerini süsler iyi gösterir.

İşte insan, hasta ve kusurlu olduğu halde, peşinen kendisinin kusursuz ve kalbi hastalıklardan beri olduğunu, aksine çok güzel ahlaka sahip bulunduğunu kabul ederse, öyle bir kimse nasıl kendisine şifa arar ve nasıl kötü huylardan kurtulabilir?

Eğer bir kimse, kendi ayıplarını, kusurlarını ve günahlarını görmek, bunları öğrenmek ve bilmek arzu ederse, çaresine bakmayı ve ilacını bulmayı candan isterse, onun dört türlü yolu vardır:

1 - Kendisini inceden inceye, araştırmak hal ve hareketini tesbit edip durumu manevi tabip mesabesinde olan basiretli bir din alimine, ilmi ile amil bir ahiret adamına anlatmak, iyice bir muayene olmak, onun önünde, meclisinde oturup, nasihatlerini dinlemek ve onun vereceği ilaçları kullanıp nasihatlarını tutmak ve böylece tedavi olmaya çalışmak. Bunu yapmazsa veya öyle bir alim bulamazsa, bu bilgiyi verecek ahlak kitaplarını çok okumak ....



2 - Dindar, ahlaklı, insaflı ve iyi görüştü arkadaşlar edinmek ve onların tavsiyelerini iyi niyetle dinlemek kendisinin hatalarını gördükleri ve duydukları zaman söylemelerini, ikaz etmelerini rica etmek. Cenabı Hak Kur'anı Kerimde şöyle buyurmuştur: [Ey mü'minleri! Allahtan korkun ve doğrularla, güzel ahlaklılarla beraber olun!] Tövbe süresi, ayet 119.

Hazreti Ömer (RA.) efendimiz': «Benim ayıplarımı bana getiren, söyliyen kimseye Allah rahmet etsin!» dermiş. Ve zaman zaman Selmani Farisi (RA.) hazretlerine kendi kusurlarından sorarmış, Bir gün ona, vebal vererek: «Doğru söyle! Benden sana mekruh olan, hoşa gitmeyen bir şeyler yaptığımı söyleyen oldu mu? Böyle bir şey senin kulağına geldi mi? .. » diye sormuş. Selmani Farisi (RA.) çekimser davranmış, mazur görülmesini rica eetmiş ise de, ısrar karşısında kalınca şöyle demiş: «Evet, duydum! Sen bir sofrada iki katığı( birkaç kap yemeği) birleştirmişsin. Bir övün de iki kap yemek yemişsin. Bir de, senin biri geceye biri de gündüze ait olmak üzere iki elbisen varmış.» Bunu dinleyen Hz. Ömer: «Bundan başka duy-
dun mu?» deyince: «Amma bunlar sana yeter, bunlar o kadar mühim değil mi?» diye vermiş.



Yine Hz. Ömer (R.A.) Peygamberimizin sır arkadaşı olan Huzeyfe (R.A.) den sorarmış ve dermiş ki: «Sen Resülüllahın sır arkadaşı idin. Resülüllah sana münafıkların sıfatlarını, hal ve hareketlerini bildirirdi. O nifak alametlerinden bende hiç görüyor musun? Rivayete göre Huzeyfe Hazretleri de merakla: «Sen böyle sorduğun halde ya biz ne yapalım!» diye ağlarmış

Bakınız, Hz. Ömer (R.A.) o yüksek derecesiyle, Allah yolunda her şeyini feda etmiş ve adaletin sembolü olmuş iken yine böyle sorar ve nefsanın durumu ne olursa olsun daima nef yapmalıyız? ... İşte, insanın durumu ne olursa olsun daima nefsin şerrinden sakınmaya ve ayıplarını araştırıp gidermeye çalışmalıdır... İyi niyetle ayıplarımızı ve noksanlarımızı bize söyleyen ahbabımıza, arkadaşımıza teşekkür bile etmeliyiz. «Kişi noksanını bilmek gibi kanıili İrfan olamaz!» diyen ne güzel söylemiş ...



3 - Düşmanlarının kendisi hakkındaki sözlerinden, tenkitlerinden istifade edip nefsinin ayıplarını ve kusurlarını öğrenmek. Çünkü bir kimse birisine düşman olursa, ona buğzederse en küçük hatalarını bile kaçırmaz. İşte onun içindir ki, hataların! arayan, nefsinin ayıplını gözeten insan; çok kere: kendisini öven, iki yüzlü olarak, samimi olmayarak yüzüne methini yapan dost'dan, insaflı ve mert olarak nefsinin ayıplarını, kusurlarını, noksanlarını söyleyen düşmandan daha çok istifade eder. Hele, samimi bir dostun ikazları ve iyi niyetli tenkitleri yanlış anlaşılırsa: «hasedinden yapıyor bana düşmanlık ediyor» diye karşılanırsa, dost düşman sanılırsa bu da çok kötü bir mes'uliyet arzeder. Onun için bu noktalarda çok hassas bulunmalıdır.

Aziz Müslüman! Seni ikaz eden, veya tenkitte bulunan kimse ya dostundur veya düşmanındır. Dost da olsa, düşman da olsa tenkidi güzel değerlendirirsen senin için faydalı olur. O tenkidi yapan kimseye düşman gözü ile bakar ve onun aleyhine kıyam edersen, kendi zararına olur. Zira, bu huyunu bilen kimse sana bir daha bir şey söyleyemez. Bu takdirde, senin yüzündeki kirleri gösteren aynaları kendi elinle kırmış olursun.. Halbuki aynanın kıymetini bilen kimseler para ile ayna alıp cebinde taşımaktadırlar .. Seni halisane ikaz eden arkadaşlarına, ahbaplarına: «Bunlar, hasetlerinden, çekemediklerinden böyle demektedirler ... » diyerek su-i zanda bulunursan, öyle vehmederek kötüye yorarsan günaha girmiş olursun .. Dost olsun, düşman olsun dedikleri doğru ise, o hal sende var da sen bilmiyorsan bu ise ayrıca bir vebaldir.. Hulasa, ister dost olsun, ister düşman olsun, ikaz veya tenkidi iyice tetkik eder, senin için alınacak varsa alır faydalanırsın, teşekkür edersin; şayet yoksa hoş görür ve sabredersin ...



Demek oluyor ki, dostların ikazı ve tavsiyeleri, düşmanların da sözleri ve tenkitleri: Kendisini kemalleştirmek, hatalarını tashih etmek isteyen insanın mutlaka faydasınadır. Kışın soğuğunda ağaçlardaki zararlı haşaratın ölmesine, yazın sıcağında da meyvelerin olmasına. ve gelişmesine faydalar olduğu gibi... Yalnız şu farkla ki: Sıcak ve soğuk Cenabı Hakkın emri ile, kudreti ile meydana gelip her ikisi sıfatını icra etmekte ve vazifesini yapmaktadır. Bunlar, akıllı ve mükellef değillerdir; onun için sevap veya ceza yoktur bunlara. Amma, iyi niyetle ikazda bulunan dost, iyi niyetine göre sevaba nail olur. Düşman da, eğer kötü niyetli ise, yani o kimseyi perişan edeyim ona hakaret edeyim niyetiyle konuşursa, işte o kötü niyetli tenkidinden dolayı ceza görür ...

Evet, dostların samimi ikazları ve tavsiyeleri baharın ve yazın bunca çiçeğe, nebata, ağaca faydalı olan, meyveleri olduran, tatlandıran ve kemalleştiren yazın sıcağına benzer ki: İnsanın kalb bahçesindeki iman ağacının kemalleşmesine ve o ağaçtaki güzel ahlak ve fazilet meyvelerinin gelişmesine ve olgunlaşmasına sebep olur. Düşmanların dedikodu ve tenkitleri de: ağaçlardaki haşaratı öldüren kışın soğuğuna benzer ki:


İnsanın kalp bahçesindeki iman ağacının hakikat ve fazilet meyvesi verecek olan dallarındaki yaprakları ve çiçekleri yiyen, kibir, gurur, ucup, kin ve haset haşeratının öldürür ...


4 - insanların arasına karışıp, cemiyette gördüğü kötülüklerden ibret alıp, kötü gördüğünü yapmamak suretiyle nefsinin ayıplarını anlayabilir. Büyüğün birisine sormuşlar. ahlaki kimden öğrendin diye o da cevap vermiş: «Ahlaksızdan öğrendim. Çünkü baktım ki yaptığı kötüdür. işte o kötülüğü ben yapmadım.» demiş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder